Yalova

Büyük Tehlike “İklim Değişikliği”

İklim Değişikliği Afet Çalışma Gurubumuzun gerçekleştirdiği, Yönetim Kurulu Üyemiz ve TEMA İl Temsilcisi Arzu Demir, “İklim Değişikliği” üzerine faydalı bir sunum gerçekleştirdi. Suyun verimli kullanımı ve yapılabilecekler anlatıldı.
Çalışmayı organize eden ve katılım gösteren herkese teşekkürlerimizi iletiyoruz.
Sunum Notları;
  • İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ ANLAMAK İÇİN DÜNYAMIZDA SİSTEMLERE YAKINDAN BAKALIM NEREDEN KENDİMİZDEN VÜCUDUMUZDAN ..
  • VUCUDUMUZA NE GEREKLİ OKSİJEN BESIN GIDA ..BİRİ OLMAZSA NE OLUR ?
  • BİR SAAT EN KÜÇÜK PARÇASI OLMAZ İSE ÇALIŞIRMI ?
  • DÜNYA nın işleyişi nasıl ? aynen vucüdümuz gibi hep birlikte uyum içinde YAŞAM için ne gerekli
  • İşte Dünya’daki yaşam şu doğal sistemlerden oluşur:
  1. Litosfer / taş küre yani yer kabuğu. Yer kabuğunun üzeri ovalar, dağlar, vadiler gibi farklı yeryüzü şekilleri ile doludur. Toprak burada oluşur... Üzerinde diğer  canlılarla birlikte yaşadığımız, durduğumuz yer kabuğu.
  2. Biyosferde canlı kürede canlılar vardır. Yer küre üzerinde hangi canlılar yaşar? Bu sistem içerisinde insanlar, bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar yaşamı devam ettiriyor. Peki, tüm canlıların üzerinde durduğu bu yer kabuğunda yaşamı devam ettirmeleri için başka neler gerekli?
  3. Hidrosfer / su küre: Su tüm canlıların yaşamı için vazgeçilmez bir varlıktır. Dünyamızın %71’i sudan oluşur. Yeryüzündeki okyanus, deniz, göl, akarsu, kaynak suları ve yer altı suları işte bu sistemi yani su küreyi oluşturur. Canlılar burada, onlar için üzerinde yaşayacakları bir yer küre var, su var.
Peki, Dünya’daki yaşam için başka ne gerekir?
  1. Atmosfer / hava küre. Dünya’daki yaşam için gerekli bir diğer sistem. Atmosferde çeşitli oranlarda gazlar vardır. Hava durumu, iklim bu sistem içinde gerçekleşir.
Tüm bu sistemlerin çalışması için ne gerekir? Dünya enerji ihtiyacını nereden karşılar? Güneş! Dünya’daki yaşam için gerekli enerjiyi sağlıyor. O olmazsa gezegenimizde yaşam olmaz. Güneş'ten gelen ısı ve ışığın Dünya'da dengeli dağılmasını, ışınların zararlı etkilerinden Dünyamızın korunmasını atmosfer sağlar. Yağışların, rüzgârların, yıldırım ve şimşeklerin, bulutların, nem ve sıcaklıkların normal seviyede oluşması atmosferin iyi çalışmasıyla sağlanır.
  • Eğer atmosfer olmasaydı Dünyamızda yaşam olmazdı. Dünya’nın atmosferi, sahip olduğu tüm enerjiyi Güneş’ten alır. Dünyamızın çok ince bir atmosferi vardır. Dünya’yı bir elmanın büyüklüğü olarak hesaplarsak atmosfer onun kabuğu kadar bir kalınlığa eşittir. Şimdi atmosferden çıkıp en yakınımıza bakalım: Gökyüzü. Burada gerçekleşen farklı hava olayları yaşamımızı doğrudan etkiler.
  • Peki, hava durumu nedir?Hava durumu; dar bir alanda gözlemlenen kısa süreli hava olaylarıdır. Nasıl olduğunu anlamak için gelin birlikte pencereden bakalım.
  • Hava sizce bugün nasıl? Güneşli, yağmurlu, rüzgârlı... Hava durumu tam da şu anda pencereden dışarı baktığımızda gördüğümüz şeydir. Herhangi bir günde pencereyi açtığımızda güneşli bir gün görebilirsiniz, yağmurlu bir gün görebilirsiniz, rüzgârlı bir gün görebilirsiniz ya da sisli bir gün görebilirsiniz. Bu bir günden diğer güne hatta bazen saatler içinde bile değişen bir durumdur. Hava durumu bu güneşli, yağmurlu, rüzgârlı, sisli, karlı ve fırtınalı durumların tümüdür.
  • İklim nedir? Diyelim ki bir gün önce hava durumuna bakmadınız, perdeyi açmadan önce dışarıdaki havanın nasıl olacağına dair bir beklentiniz nedir? Eğer yaz mevsimindeyseniz havanın sıcak ve yağışsız olmasını beklersiniz, eğer kış ayındaysanız bulunduğunuz yere göre hafif yağmurlu ve serin ya da karlı ve soğuk bir hava beklersiniz.. Dolayısıyla perdeyi açtığınızda gördüğünüz şey hava durumu, perdeyi açmadan uzun yıllar ortalamalarına bakarak havanın nasıl olacağına dair yaptığınız tahmine ise iklim denir.Bir yerin iklimi ile ilgili bilgi vermek için sıcaklık, nem, rüzgâr, yağış, basınç gibi özelliklerden bahsederiz.
  • Dünya üzerinde farklı iklim tipleri görülmektedir. Bu iklim tipleri yer şekillerini, bitki örtüsünü, canlı çeşitliliğini doğrudan etkiler.
  • İklim bir yerde uzun süreler boyunca gözlemlediğimiz ortalama sıcaklık ve yağış miktarını ifade eder.Örneğin; bu grafik tipik bir Akdeniz iklimi grafiğidir. Uzun yıllar boyunca Akdeniz Bölgesinde görülen yağış ve sıcaklıkların ortalamalarının elde edilmesiyle hazırlanmıştır. Kışlar ılık ve yağışlı (bu aşamada grafikte kış ayları sıcaklık çizgisini ve yağış sütunlarını gösterin), yazlar sıcak ve kuraktır
  • Ülkemizin Akdeniz Bölgesi ve Ege Bölgesi kıyılarında kışları ılık ve yağışlı, yazları sıcak ve kurak Akdeniz iklimi,
  • Doğu ve iç kesimlerde (İç Anadolu, Doğu ve Güney Anadolu Bölgeleri’nde) yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı karasal iklim,
  • Tüm Karadeniz kıyılarında ise, her mevsim ılık ve yağışlı Karadeniz İklimi görülür.
  • Hava durumu ve iklimin ne olduğunu, ülkemizde hangi iklim tiplerinin görüldüğünü artık biliyoruz. Peki, iklim değişikliği nedir?İklim değişikliği, alışkın olduğumuz iklim koşullarında olan değişikliklerdir. İklimin değişmesiyle birlikte aşırı hava olayları da artar. Örneğin; Akdeniz ikliminin görüldüğü bir yerde yaşıyorsunuz, bir kış sabahı uyandınız, beklentiniz havanın ılık ve yağışlı olmasıdır. Oysaki hava ılık ve yağışsız, ertesi gün yine ılık ve yağışsız, bir sonraki gün yine aynı şekilde. Bütün kış ne zaman dışarı baksak fazla yağış görmedik, hava hep bildiğimiz ve beklediğimizden sıcaktı. Buna benzer şekilde yazın sıcaklık ve kurak zamanlar çok çok arttı, yağışlar birden sağanak şeklinde gelmeye başladı ve hortumlar görmeye başladık. İşte iklimin genel yapısında gözlemlediğimiz bu değişikliklere iklim değişikliği diyoruz.İklim değişikliği ile birlikte ülkemizde Akdeniz ikliminin görüldüğü yerlerde yazın çok sıcak ve daha kurak, kışın ise daha az yağışlı geçtiğini görmeye başladık. Karasal iklimin görüldüğü yerlerde kışın görülen kar yağışının yerini yağmur almaya başladı. Karadeniz ikliminde ise yağışın özellikle yazın giderek azaldığını, yağışlı günlerde ise yağışın şiddetli; sel ve taşkınlara neden olacak kadar yoğun yağdığını görüyoruz.
  • İklimin değiştiğinin bilimsel kanıt olarak; iklimi oluşturan sıcaklık, yağışa ait uzun süreli ortalamalardan anlayabiliriz. Hava durumundan farklı olarak iklim yavaş yavaş değişir. Yıllara ait uzun süreli ortalama verilerin yan yana dizilmesi bize yaşanan değişimi matematiksel olarak ortaya koyar.Örneğin; bu grafik Dünya’nın yaklaşık 140 yıldır kaydedilen ortalama sıcaklık değerlerini gösteriyor. Dünya’nın ortalama sıcaklığı 1880’den bu yana hızla artmış. 1960’lardan sonra grafiğin dik bir şekilde yükselişine bakın. İklim değişikliği kendini en net küresel sıcaklıklardaki artış olarak gösteriyor, buna rağmen Dünya’nın bazı bölgelerinde küçük soğumalara da neden olduğu için yaşanan değişime küresel ısınmadan daha çok iklim değişikliği denir. Bununla birlikte bu soğuma çok küçük bölgelerde yaşanır, tüm Dünya’da yaşanan küresel olarak sıcaklığın artmasıdır. Temsilcilere not: Anlatımınızı bu sunum sayfasında yer alan animasyonlarla uyum içerisinde yapmaya özen gösteriniz.
  • Peki, öyleyse iklim neden ve nasıl değişir?Gezegenimizin diğer gezegenlerden farklı olarak üzerinde canlıların yaşamasını olanak sağlayan birçok özelliği vardır. Bunların başında gezegenimizi ince bir hava katmanı ile saran atmosfer tabakasına sahip olması gelir. Dünya eğer atmosferi olmasaydı hayatın olmadığı bir kayaç kütlesi olurdu. Atmosfer canlılar için yaşamsal elementlerden olan karbon, azot ve oksijen gibi gazları ve canlıların ihtiyaç duyduğu sıcaklığın devamlılığını sağlar. Atmosfer tabakasının büyük bölümü azot ve Oksijen gazından oluşur. Ancak, atmosferde sera gazları adı verilen ve Güneş’ten gelen ısıyı tutan başka gazlar da vardır.
  • Normal şartlarda Güneş’ten Dünya’ya belli bir miktar enerji gelir. Eğer atmosfer olmasaydı bu enerji Dünya’ya çarpıp uzay boşluğuna geri döner, Dünya olması gerektiğinden çok daha soğuk bir yer olurdu. Bilim insanları atmosfer olmasaydı  Dünya’nın ortalama sıcaklığının - 15  olacağını söylüyor. Atmosfer olduğu için şu şekilde oluyor: Güneş’ten gelen enerjinin bir bölümü, Dünya’ya çarpıp uzaya kaçmadan önce Dünya’yı battaniye gibi saran atmosfer tarafından tutuluyor ve Dünya’nın sıcaklığı bugünkü ortalama sıcaklık olan 16  C ulaşıyor.
  • Atmosferin Güneş’ten gelen enerjinin bir bölümünü tutarak Dünya’nın sıcaklığını canlıların yaşaması için elverişli bir sıcaklığa getirmesine sera etkisi denir. Sera etkisi denmesinin sebebi ise tarımsal üretim yapılan seralarda, Güneş’ten gelen sıcaklığın ortamda kalarak dışarı kaçması engellenir ve böylece kış aylarında bile üretim yapılabilir. Seradaki benzer durumu bu olayda yaşanır. Sera etkisi, atmosferde bulunan ve ısıyı tutan sera gazları sayesinde gerçekleşir. Eğer atmosferdeki sera gazlarının miktarı artarsa Güneş’ten gelen enerjinin daha büyük bölümü atmosfer tarafından tutulur ve Dünya olması gerekenden daha sıcak bir yer olmaya başlar. Buna insan kaynaklı sera etkisi denir. Dünya’nın ortama sıcaklığının artmasından kaynaklanan iklim değişikliği bu noktadan itibaren başlıyor.
  • Sera gazı emisyonlarına sebep olan 4 ana sektör bulunur.Bunlar; enerji, endüstri, atık ve tarımdır.Fosil yakıtlı termik santrallerden çıkan en önemli sera gazı karbondioksit. Endüstriden çıkan en önemli sera gazı karbondioksit. Atık depo sahalarından çıkan en önemli sera gazı Hayvanların sindirimi sırasında ve gübrelerinden ortaya çıkan en önemli sera gazı metan. Topraklarda kimyasal ve hayvansal gübre uygulamalarından diazot monoksit.
  • Temel olarak atmosferde bulunan sera gazları karbondioksit, metan, diazot monoksit ve su buharıdır. Fakat insan etkinlikleri sonucu atmosferdeki miktarlarında büyük artışlar gözlemlediğimiz sera gazları karbondioksit, metan ve diazot monoksit gazlarıdır.
  • Karbon yaşam için çok önemlidir ve atmosferde, canlılarda, ölü organik maddelerde, okyanuslarda, toprakta bulunur. Toprak, okyanuslar ve ormanlar atmosferdeki karbonu emerek, yutar / tutar. Böylece atmosferde karbon seviyesinin yükselmesi engellenmiş olur. Doğada karbonun dengede olması için atmosferdeki karbonu tutan okyanus, toprak ve orman alanlarını korumak ve atmosfere salımı gerçekleşen karbon oranının azalması gerekir.
  • Atmosferdeki sera gazlarının en önemlisi karbondioksit gazıdır. Bu gördüğünüz grafik, son 400 bin yılda karbondioksitin atmosferde bulunma miktarlarını gösteriyor. Karbondioksit miktarı yükseldiğinde Dünya sıcak dönemlere girmiş, karbondioksit miktarı düştüğünde buzul çağları başlamış diyerek grafikte kırmızı ile işaretli yere kadar olan dalgalanmayı işaret edin. Buzul çağı, sıcak dönem, buzul çağı, sıcak dönem...
Temsilcilere not: Karbondioksitin atmosferdeki bulunma oranının dalgalı bir halde olmasının nedeni Dünya’nın yörüngesidir. Dünya’nın yörüngesi belli aralarla eliptik, belli aralarda daire şeklindedir. Yörünge eliptik olduğu dönemlerde buzul çağı, daire olduğu dönemlerde sıcak dönemlerden geçeriz. Şu an yuvarlak, yani sıcak bir dönemden geçiyoruz. Dolayısıyla “iklimin sıcak olması bu yörüngeden dolayı mı?” sorusu aklınıza gelebilir.Aşağıdaki şekilde grafiği anlatmaya devam edin. Karbondioksit gazının atmosferdeki maksimum bulunma miktarı binlerce yıldır hep aynı kalmış, 280 ppm (milyonda parçacık) diyerek grafiğin ortalama çizgisine işaret edin. Ta ki 1800’lü yıllara kadar. 1800’lü yıllardan itibaren insanlık olarak yer altındaki petrol, kömür ve doğalgazı kullanarak enerji elde etmenin yolunu bulduk ve bu noktadan sonra milyonlarca yıldır yer altında duran bu karbon depoları hızla yakılarak atmosfere karbondioksit gazı olarak karışmaya başladı. Nüfusun hızla artması, büyüyen kentler, termik santral gibi fosil  yakıt tüketen yeni enerji teknolojileri, gelişen ticaret ağları, motorlu araçlar ile birlikte fosil yakıt daha fazla alanda kullanılmaya başlandı. Bu da özellikle 1950’li yıllardan sonra atmosferdeki karbondioksit gazı miktarındaki artışın daha da şiddetlenmesine neden oldu. Bugün milyonlarca yıldır olandan farklı olarak tarih boyunca ilk defa atmosferdeki karbondioksitgazı ölçüldüğünde (1958) 315 ppm iken 2022 kayıtlarında 420 ppm’ye yükseldi. Bu durum günümüzde de farklı değil. Bugün ülkemizde enerjinin büyük bölümünü kömür yakarak enerji üreten termik santrallerden üretiyoruz. Günlük hayatımızı kolaylaştıran çamaşır makinelerini, bulaşık makinelerini, su ısıtıcılarını her kullandığımızda kömür yakarak atmosfere karbondioksit veriyoruz. Yine arabamızla yaptığımız her seyahatte arabamız bir petrol ürünü olan benzini yaktığı için atmosfere karbondioksit veriyoruz.
  • Atmosferdeki diğer bir sera gazı metandır. Metan; atmosfere doğalgaz taşınım hatları, atık depo sahalarında depolanan atıkların bozunması, kömür madenciliği faaliyetleri, büyükbaş ve küçükbaş hayvanların sindirimleri sırasında ve gübreleri nedeniyle karışır.
  • Son olarak diazotmonoksit tarımsal üretim yaparken toprağa atılan yapay gübreler nedeniyle ortaya çıkar. Toprağa ne kadar fazla gübre atılırsa topraktan da o kadar çok diazot monoksit gazı yayılır. İhtiyacımız dışında aldığımız ve çoğu zaman çöpe atılan, doğal yöntemlerle üretilmemiş gıdaları satın alarak gereksiz yere gübre kullanılmasına neden olmuş oluruz.
  • Sıcak hava dalgası, sıcaklığın belirli bir bölgede uzun süre ortalama sıcaklığın çok üstünde seyretmesi demektir. Küresel ortalama sıcaklığın artması ile birlikte Dünya’nın birçok noktasında ve ülkemizde özellikle yaz aylarında görülen sıcak hava dalgalarının görülme sıklığı arttı. Bilim insanları Dünya’nın ısınmaya devam etmesi ile daha fazla sıcak hava dalgasına maruz kalacağımızı tahmin ediyor. Dünya’nın sıcaklığının artmasıyla birlikte buharlaşma ve iki yağış arasındaki sürede artıyor ki bilim insanları iki yağış arasındaki sürenin uzun olmasına bağlı olarak yaşanan su sıkıntısına kuraklık diyor. Türkiye de kuraklık sıkıntısının sıklıkla yaşandığı ülkelerden biridir.
  • Artan kuraklıklar ile birlikte baraj doluluk oranları düşüyor. Yağışlar yeterli olmadığı için tarladaki birçok ürün büyüyemeden kuruyor, verim azalıyor. Birçok canlıya ev sahipliği yapan sulak alanlar, şiddetli kuraklıklar nedeniyle yok oluyor. Kuraklıklarla birlikte orman yangınları da hızla artıyor. Ne yazık ki şiddetli kuraklıklar özellikle ormanları yangınlara karşı daha hassas kılıyor.
  • Sıcaklıkların artması; okyanus, göl ve denizlerden daha fazla suyun buharlaşmasına neden oluyor. Bu sefer çok uzun süredir yağmasını beklediğimiz yağış başladığında miktar olarak daha fazla su taşımaya başlıyor. Bu da sık sık taşkın ve sele maruz kalmamıza neden oluyor. 2014 yılında İstanbul Üsküdar’da çekilen bu fotoğraf iklim değişikliğinin en somut kanıtlarından biri...
  • Ani yağışlar sadece taşkın ve sele neden olmuyor, ani ve yoğun yağışlarla toprak kaymaları da artıyor.
  • İklim değişikliği ani hava değişikliklerini de tetikliyor. Hortum ve kasırga gibi doğal afetler daha önce hiç görülmeyen yerlerde bile görülmeye başladı.
  • Artan sıcaklıklar kutuplardaki buzulların erimesine neden oluyor. Buzullardaki bu erime ise Dünya’nın deniz seviyesini yükseltiyor. Artan deniz seviyesi özellikle deniz kıyısında olan yerleşim yerlerinin sular altında kalmasına neden oluyor.Ardından gördüğünüz gibi 1 C sıcaklık artışı bile yaşamımıza nasıl etkiler bıraktı. Uzmanlar böyle giderse sıcaklıklardaki artışın durdurulamaz olduğuna vurgu yapıyor. Peki, böyle bir değişikliğe hazır mıyız?
  • Bugün hep birlikte yaşadığımız ve etkilerini daha da şiddetli yaşamaya devam edeceğimiz iklim değişikliğinin yaşayış biçimimizile güçlü bir ilişkisi var. Günlük yaşam alışkanlıklarımız değiştirerek iklim değişikliğinin etkisini azaltabiliriz. İhtiyacımızdan fazlasını tüketmemeliyiz. Son model telefonlar, yeni kıyafetler, çöpe giden gıdalar, çok uzak ülkelerden binlerce yol kat ederek gelen ürünlerdir. Tüm ürünler bize gelene kadar çok fazla yol kat ederek atmosfere karbon salımına sebep olur. Üretimden kaynaklı sera gazı üretiminin önüne geçmek, doğayı korumak için ihtiyacımız kadar tüketmek temel yaşam biçimimiz olmalıdır.Ürünleri satın alırken yerel ürün olmalarına dikkat ederek satın alırsak aldığımız ürünler çok daha kısa yollardan bize ulaşmış olur ve iklime olan etkimiz o ölçüde azalır.
  • Elektrikli aletleri satın alırken enerji tasarruflu olmasına dikkat Etmek enerji tüketimimizi azalttığı için fosil yakıt tüketimimizi de azaltır. Gereksiz yere kullanılan elektrikli araçları kapatmalıyız. Elektrikli aletleri tasarruflu modda kullanmalıyız. Isınmada kullandığımız yakıt miktarını azaltmak için kışın evde tişörtle gezecek kadar evi ısıtmaktansa bunun yerine kazak giymeyi tercih edebiliriz yani mevsimine göre giyinmeliyiz.
  • Günde ne kadar çöp çıkarıyoruz? Tükettiğimiz her şeyin çevreye bir etkisi var. Plastikler doğada yok olmuyor, toprağa ve suya karışıyor. Bu yüzden önce “sıfır atık” çıkarmayı benimsemeliyiz. Çıkan atıklarımızı da ayırarak geri dönüştürülmesini sağlamalıyız.
  • Uzak yerlere uçakla sık sık seyahat etmek, Toplu taşıma yerine özel araç kullanmak çok fazla miktarda sera gazını atmosfere vermemize neden oluyor. Petrol gibi yakıtları kullanarak iklime zarar veren motorlu taşıtlar yerine ulaşımda bisiklet kullanmayı tercih edebiliriz. Ulaşım için bireysel araçlar yerine toplu taşımayı tercih edebilir, ÇEVREMİZİ i bu konu da harekete geçmek için uyarabiliriz.
  • İklim değişikliğinin etkilerini azaltan en önemli adımlardan biri doğal alanların korunmasını ve geliştirilmesini sağlamaktır. Bunun için içinde yaşadığınız doğayı tanıyın ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurun. Örneğin; ormanların korunması için fidan dikin, fidan dikme hareketlerine katılın, siz böyle bir hareketin öncüsü olun.
  • İklim değişikliğinin etkilerini bireysel tercihlerimizle ve yapacaklarımızla azaltırken büyük ölçekte Dünya’daki tüm devletlerin iklim değişikliğine adaptasyon sağlama konusunda girişimleri olması gerekir. Bu konuda çalışmalar var ancak yeterli seviyede değildir. Bu çalışmalar her geçen gün daha da artması gerekir. Bunlar; alt yapıların güçlendirmesi, acil durum önlemleri, erken uyarı sistemleri, yerel üretim, yerli ve geleneksel tohum kullanımı, yeşil alanların arttırılması, rüzgâr koridorları, yeşil çatılar vb.
  • Toprak Dede ve Yaprak Dede'yi rahmet ve minnetle anıyoruz
  • İklim değişikliğini önlemek için bir yol daha var. O da iklim değişikliğini önlemek için çalışan gönüllü kuruluşlara destek vermek. Ben toprağın, suyun, biyolojik çeşitliliğin, ormanların ve diğer doğal varlıkların korunması için çalışan TEMA Vakfı’nın bir gönüllüsüyüm. Ve buraya size bildiklerimi  anlatmak için geldim. Siz de isterseniz, benim gibi gönüllü olabilir ve doğanın korunması için çaba gösterebilirsiniz. Sunumu ilgiyle dinlediğiniz ve sorularıma yanıt verdiğiniz için hepinize teşekkür ederim.
 

Kente Değer Katmaya Geldik

İl Kültür ve Turizm Müdürü Sayın Ziya KARATEKİN ve Altınova Belediye Başkanı Sayın Metin ORAL bizleri ziyaret ettiler. İlimizle ilgili olarak kültürel ve sanatsal etkinlikler hakkında istişare edilirken, ortak yapılabilecek olan programlar hakkında görüşme gerçekleştirdik. Ziyaretlerinden dolayı kendilerine teşekkürlerimizi sunarız.

Nüfus ve Coğrafya

Nüfus Yalova ili nüfusu: 276.050'dir. Bu nüfusun % 89,9'u şehirlerde yaşamaktadır (2020 sonu). İlin yüzölçümü 799  km2'dir. İlde  km2'ye 345 kişi düşmektedir. (Bu sayı merkezde  1074’dür.) İlde yıllık nüfus artışı % 1,87 olmuştur. 04 Şubat 2021 TÜİK verilerine göre merkez ilçeyle beraber 6 İlçe, 14 belediye, bu belediyelerde 51 mahalle ve ayrıca 43 köy vardır. Konum Armutlu Yarımadası’nın kuzey kıyısı ile Samanlı Dağları’nın kuzey eteklerine kurulmuş olan Yalova, Türkiye’nin Kuzeybatısında ve Marmara Bölgesi’nin güneydoğu kesiminde yer almaktadır. Kuzeyinde ve batısında Marmara Denizi, doğusunda Kocaeli, güneyinde Bursa ile Gemlik Körfezi yer almaktadır. İlin denizden yüksekliği 2 metre, ve yüzölçümü 847 km2’dir. Yalova ilinin kıyıları girintili ve çıkıntılı bir özellik göstermez. Sahil şeridi dar olmakla birlikte, doğal plaj özellikleri göstermektedir. Yalova, doğu kıyılarındaki düzlükler dışında dağlık bir araziye sahiptir. Bölgenin güneyi; batıdan doğuya doğru İzmit-Sapanca arasında Kocaeli Sıradağları ile birleşen Samanlı Dağları’yla kaplanmış durumdadır ve ilin başlıca dağları da Samanlı Dağları’dır. Bu dağlar Yalova’nın güneyinde bulunmaktadır. Bitki örtüsü İlin bitki örtüsünü makiler ve ormanlar oluşturmaktadır. Yalova’nın güneyindeki dik yamaçlar tümüyle gür bir orman örtüsüyle kaplıdır. Geniş yapraklı ağaçların hakim olduğu bu kısımda, iğne yapraklı ağaçlar oldukça azdır. Bu ormanlar il yüzölçümünün % 55’ini kaplamaktadır. Armutlu Yarımadası’nın orta kısımları daha çok meşe ağaçlarının hakim olduğu bir ormanlık alana sahiptir. Orman örtüsünün bileşimine giren unsurların büyük bir kısmı Karadeniz kıyı silsilesinin florasına dahildir. Bir kısmı ise Akdeniz florasının türleri olarak bu kısma sokulmuştur. Karakteristik türlerin bir araya geldiği kısımlardaki maki topluluğu da buna eklenebilir. İklim Yalova ilinin iklimi, makro-klima tipi olarak, Akdeniz ve Karadeniz iklimleri arasında bir geçiş niteliği taşır. Kimi dönemlerde de karasal iklim özelliklerini yansıtmaktadır. İlde yazlar kurak ve sıcak, kışlar ılık ve bol yağışlıdır. 30 yıllık rasat bilgilerine göre, Yalova’da yıllık ortalama sıcaklık 14,6 °C'dir. En soğuk ay ortalama sıcaklığı 6,5 °C, en sıcak ay ortalama sıcaklığı 23,7 °C, yıllık ortalama yağış miktarı da 727,5 mm’dir.

Atatürk ve Yalova

Atatürk’ün, Yalova’ya gelişi hakkında anlatılan rivayet göre; “1929 yılının yaz aylarında Yalova, sıtmadan kırılıp dökülmektedir. Ölümler günden güne artmakta, halk çaresizlik içinde çırpınmaktadır. Yalova’nın ileri gelenleri bu felakete bir çözüm bulmak amacıyla bir araya gelerek durumu Gazi Paşa’ya bildirmeye karar verirler. Gazi Paşa’nın, İstanbul’a geldiğinde Büyük Ada’ya uğradığı bilinmektedir. Onu orada görmek mümkün olacaktır. Durum izlemeye alınır. Ada’ya geldiği gün öğrenilir. O günün sabahında, iki motor dolusu Yalovalı Büyük Ada’ya doğru yola çıkarlar. Tarih 14 Ağustos 1929’dur. Motor kaptanları Fehmi Çam ve Faik Hürman, Yalova’nın seçkin insanlarını Ada’ya salimen ulaştırır. Saat 17.00 sularında iskeleye yanaşan Ertuğrul Yatı’nı, Adalılarla birlikte ayrı bir grup olarak karşılamaya giden Yalovalılar, coşkuyla alkışlarlar Gazi Paşalarını. Yalova grubunun pırıl pırıl giyim kuşamları, Gazi Paşa’yı alkışlarken sergiledikleri candan coşkuları ile herkesin ve Gazi Paşa’nın da dikkatini çekerler. Zaten istedikleri de budur. Gazi, merak edip sordurur. Yalova’dan geldiklerini, kendisinden bir dilekleri olduğunu öğrenir. İçlerinden birini çağırır. Ne istediklerini sorar. Durum kendisine anlatılır, yardımları talep edilir. Gazi, ilk fırsatta geleceğini söyler. Bu haber Yalovalıları çok sevindirir. 19 Ağustos 1929 Pazartesi günü, Ertuğrul Yatı ile İstanbul’dan hareket eden Atatürk, saat 16.00’da Yalova’ya gelmiştir. Yanında İçişleri Bakanı Şükrü Kara, Özel Kalem Müdürü Tevfik, Başyaveri Rusuhi ile yakın arkadaşlarından Kılıç Ali ve Zühtü Bey’le birlikte kalabalık bir sağlık ekibiyle Gazi Yalova’dadır. Halkın coşkun tezahüratları arasında iskeleye çıkan Atatürk, yanındakilerle birlikte önce Kaplıca’ya gitmiştir. Kaplıca’yı gördükten ve buranın geliştirilmesi için aydınlatıcı talimatlar verdikten sonra Baltacı Çiftliği (Günümüzde TİGEM tesisleri)’ne gitmiştir. Bu sırada çiftlikte göçmenler bulunmaktadır. Atatürk, göçmenlerle konuşarak, sorunlarını dinlemiş, yetkililere ilgili talimatları verdikten sonra saat 20.00’de Yalova’dan İstanbul’a hareket etmişlerdir. Ancak 19 Ağustos tarihi hem Atatürk hem de Yalova için bir dönüm noktası olmuştur. Atatürk Yalova’ya ikinci gelişinde önce Millet Çiftliği’ni görmüş, oradan da tekrar Kaplıca’ya bir gezinti yapmıştır. Atatürk, Termal’e üst üste iki gün (19 ve 20 Ağustos 1929) gelmiş ve Termal’in İşletmesini açılan ihale ile alınmasını istemiştir. Atatürk’ün Yalova’yı ve Termal’i ilk defa 1929’da duymadığı, daha öncede Termal hakkında bilgi sahibi olduğu, ancak Termal’i görmediği bilinmektedir. TBMM’de Yalova-Termal konusu zaman zaman gündeme gelmiş, hatta Atatürk, Termal ile ilgili bazı kararnameleri imzalamıştır. Bu tarihten sonra Atatürk çeşitli tarihlerde Yalova’ya ve Kaplıca’ya gelerek hem dinlenmiş hem de bazı önemli çalışmaları burada yapmıştır. Atatürk’ün Yalova’da Bulunduğu Günler 21.08.1929 – 28.08.1929 13.09.1929 – 18.09.1929 08.12.1929 – 15.12.1929 17.06.1930 – 20.06.1930 30.06.1930 – 05.09.1930 22.07.1931 – 08.09.1931 16.07.1932 – 31.08.1932 14.07.1933 – 06.09.1933 02.05.1934 – 05.05.1934 30.07.1934 – 07.07.1934 20.07.1934 – 30.07.1934 02.08.1934 – 11.08.1934 23.05.1935 – 25.05.1935 10.07.1935 – 15.07.1935 10.08.1936 – 16.08.1936 19.06.1937 – 26.06.1937 03.10.1937 – 03.10.1937 21.01.1938 – 01.02.1938

Gezilecek Yerler

  • YÜRÜYEN KÖŞK
Atatürk bir gün çiftliğe gittiğinde, Köşkün hemen yanındaki Ulu Çınar ağacının dallarını kesmeye çalışan bir bahçıvan ile karşılaşır. Hemen bahçıvanı yanına çağırarak bunun nedenini sorar. Görevli bahçıvanın cevabı şöyledir: Ağacın dalları uzamış binanın duvarına dayanmıştır. Aldığı cevaptan tatmin olmayan Atatürk, düşünülmesi bile imkânsız olan bir emir verir: “AĞAÇ KESİLMEYECEK, BİNA KAYDIRILACAK.” Görev İstanbul Belediye’sine intikal eder. Belediye Fen İşleri Yollar Köprüler Şubesi sorumluluğu üstlenir. Başmühendis Ali Galip Alnar yanına aldığı teknik elemanlarıyla Yalova’ya gelerek çalışmaya başlar. 8 Ağustos 1930 tarihinde önce bina çevresindeki toprak büyük bir dikkatle kazılıp yapının temel seviyesine inilir. İstanbul’dan getirilen tramvay rayları döşenir. Santim, santim çalışılarak bina yapı altına sokulan raylar üzerine oturtulur. Artık binanın raylar üzerinde kaydırılarak ağaçtan uzaklaştırılması aşamasına gelinmiştir. Güzel ve sıcak bir yaz akşamında Ulu Önder Atatürk ile birlikte, kardeşi Makbule Atadan, Vali vekili Muhittin Bey, Emanet Fen Müdürü Ziya Bey ve Cumhuriyet Gazetesi Baş muhabiri Yunus Nadi nezaretinde bina 4.80 m. Civarında kaydırılır. Bu olağanüstü ve riskli iş 10 Ağustos 1930 tarihinde tamamlanır ve Ulu Çınar Ağacıda kesilmekten kurtulur. O günden beri köşkün adı “YÜRÜYEN KÖŞK” olarak kalmıştır. Kültür Bakanlığı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 12.07.1980 gün ve 12238 sayılı kararı ile korunması gerekli Kültür ve Tabiat Varlıkları arasında sayılmış ve tescili yapılmıştır. 2006 Yılında, Yalova Belediyesi tarafından restorasyonu yapılarak ziyaretçilere açılmıştır.
  • TERMAL KAPLICALARI VE ATATÜRK KÖŞKÜ
Yalova İl’inde bulunan Yalova- Termal ve Armutlu Kaplıcaları Türkiye’nin 1. derece önemli ve öncelikli kaplıcalarındandır. Termal Kaplıcaları Yalova İl merkezine 12 km uzaklıkta Termal ilçe merkezinde bulunmaktadır. 366 yatak kapasitesine sahip olan Termal Turistik İşletmeleri, Samanlı Dağı’nın yamacında vadi içerisinde yer almaktadır. 6 Eylül 1982 gün ve 17804 sayılı Resmi Gazetede yapılan ilana göre kaplıca işletme sınırları içindeki 104 hektarlık alan kamu mülkiyetinde bulunmaktadır. Termal kaplıcaları, Türkiye’nin en düzenli gelişmiş kaplıca alanıdır. Altyapı sorunu yoktur. Kaplıca ‘ya ulaşım asfalt yolla sağlanmaktadır. Termal Tesisleri’nin girişinde, Yedi Havuzlar ’da denilen bir çağlayan bulunmaktadır. Çeşitli, renkli ortancaları ile ünlü Termal ’de, çok nadide ağaçlar bulunmaktadır. 39 çeşit yaprağını döken ağaç, 26 çeşit yaprağını dökmeyen ağaç, 25 çeşit yaprağını döken ve sürekli yeşil çalı ve 18 çeşit sarıcı ve örtücü bitki vardır. Güney Park çam, manolya ve değişik türde ağaçlar içindedir. Termal ‘de bulunan Gökçedere’ye kaplıca sularının verilmesiyle otel ve motellerin büyük bir bölümü tesisleri içerisinde müşterilerinin kaplıca sularından faydalanmalarını sağlamaktadırlar. Yüzyıllardır çeşitli medeniyetlerin şifa merkezi olan Termal ’in şifalı su kaynakları günümüzde de birçok hastalığın tedavisinde kullanılıyor. Kaplıca suları romatizmalı ve metabolizmalı hastalıklarda, sindirim sistemi, karaciğer, safra kesesi, böbrek ve idrar yolları hastalıkları, ortopedik operasyonlar sonrası, deri hastalıkları, psikolojik hastalıklar, kadın hastalıkları, fonksiyonel rahatsızlıklara sahip hastalara şifa dağıtmaktadır. Geçmiş dönemlerde farklı kültürlerin etkisi altında kalan Termal, özellikle Romalılar döneminde kaplıcalardan dolayı çok ilgi görmüş ve önem kazanmıştır. M.Ö. 2000 yıllarında büyük deprem sonucunda ortaya çıktığı bilinen Termal kaplıcaları 6.yy ‘dan itibaren PYTHİA THERMA _Pythia ‘daki kudret ve kuvvet hamamları olarak gösterilmiştir. Bunun nedeni ise, toprak yarıklarında çıkan buhar ve sıcak sudan dolayı burasının bir yeraltı tanrısına ait olduğunun düşünülmesiydi. Özellikle gençlik aşısı yerine geçen Hayat İksiri kaplıca hamamları ilk olarak Kral Constantinus tarafından yaptırılıp, Iustinianos zamanında da restore edilmiştir. Kaplıcalar, Sultan Abdülhamit zamanında tekrar önem kazanmış ve Ulu Önder Atatürk döneminde son halini almıştır. Atatürk, Termal’e büyük önem vermiş, sık sık dinlenmek üzere Termal’e gelmiş ve burada uzun zaman geçirmiştir. Termal, tarihinin her döneminde bir sağlık ve dinlenme merkezi olarak önemini korumuştur. Osmanlılar zamanında kaplıca suları 1892’de Cemiyet-i Tıbbiye tarafından incelenmiş, suların Aix Les-Bains sularına eşit olduğunun anlaşılması üzerine buraya otel ve hamam yapılmıştır. 1932 yılında Atatürk’ün kazı emrini vermesi ile başlatılan çalışmalar da çeşitli adak stelleri, mezar taşları, bir kilise ve dehliz, Bizans İmparatoru II. Iustinianos (M.S.565-578) monogramı taşıyan sütunlar bulunmuştur. Kilise ve dehlizin o dönemin günah çıkarma yeri olarak kullanıldığı, hastaların gelecekten haber almak üzere burada uykuya yattıklarına dair rivayetler vardır. Dehlizde en ufak bir fısıltının diğer taraftan duyulması, bu rivayetlere ışık tutmaktadır. Kilisenin kapısında bulunan iki mezar taşının da Beş Melek Kilisesi’nin Ayazması’na ait olabileceği düşülmektedir Kurşunlu Hamam; 16 yüzyıl önce Bizans İmparatorluğu Iustinianos tarafından yaptırılmıştır. Afet ve savaşlar nedeni ile zamanla toprağa gömülmüş olan Kurşunlu Hamam, 1990 yılında Osmanlı Padişahı Abdülhamit’in emriyle onarılmıştır. Hamamın üstü kurşunla kaplı olduğu için Kurşunlu Hamam adını almıştır. Banyonun dış cephesinde mermer üzerine Osmanlıca yazılmış bir kitabe bulunmaktadır. Valide Hamamı Bizans Kralı Constantinus döneminde 6 kubbeli olarak yapılmıştır. Halen 3 kubbesi yoktur. Osmanlı döneminde Sultan Mecid tarafından onarılmış ve annesi burada tedavi gördüğünden Valide Hamamı adını almıştır. Banyonun buharlı oda bölümünde mermer üzerinde Osmanlıca bir kitabe yer alır. Ayrıca Çınar otelin önünde Doğu Çınarı olarak anılan Çınar ağacı Anıt Ağaç tescil edilmiştir. Atatürk Köşkü Termal Atatürk Köşkü 1929 Yılında 38 günde yaptırılmıştır. Mimarı Prof.S.Hakkı Eldem’dir. Köşk’te ilk yabancı devlet adamı olarak İran Şahı ağırlanmıştır. Köşk tamamen ahşaptan yapılmış olup, iki katlıdır. Üç şeref salonu ve onbir odası vardır. Dönemin kullanılan eşyası ile birlikte korunan Köşk müze olarak halka açıktır. Çok partili sisteme geçiş, Yerli Malı Haftası, Türk Tarih ve Dil Kurumlarının kurulması, Kuran’ı-Kerim’in Türkçeleştirilmesi çalışmaları gibi zamanın birçok önemli kararları burada alınmıştır. Köşk’te bulunan bazı eşyalar ve özellikleri; Kurşunlu banyo ve kadınlar tablosu (Nurettin Niyazi 1930) Bir dağ yamacı ve bazı hayvanları temsil eden bir resim (Ayvazoski–1875). Halılar: İran, Hereke. Vazolar: Yıldız porselen, Fransa, Japon ve Çin, ayrıca bir tanesi Mısır yapımın Hiyeroğlif yazılarla süslü pirinç ve abanoz ağacından yapılmış. Karyolalar: Pirinç yatak odası takımı, Fransız lake sandalyeler ceylan derisi ile kaplanmıştır. Radyo: Alman (RCA) marka. Piyano: Wilheelm Spaethe (Gera) Anneannesinden kalan kanaviçeli seccade. Masa: iki tarafı da eşit yapılmış, her iki tarafa kullanılıyor, İngiliz yapımı demir aksamları, yaldız altından kaplama. Dosya Dolabı: Kaplama, gül ağacı, demir aksamları yaldız altın. İran Şahı’nın hediyesi saat, şamdan altın, yaldız kaplama. Termal Atatürk Köşkü; Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından 15.5.1983 tarih ve 14971 sayılı kararla Korunması Gerekli Kültür Varlığı olarak tescil edilmiştir. Termal Atatürk Köşkü, TBMM Milli Saraylara bağlı olarak hizmet vermektedir.
  • KENT ORMANI
Yalova’ya 29 km. mesafede olup yolu tamamen asfalttır. Kent Ormanı 2005 yılında düzenlenmiş ve halkın kullanımına açılmıştır. Yalova Orman İşletme Müdürlüğüne bağlı Çınarcık Orman İşletme Şefliği sınırlarında yer alan Çınarcık İlçesi, Teşvikiye beldesi, Erikli yaylasında yer almaktadır. Yalova istikametinden gelecek kullanıcılar, Çınarcık, Teşvikiye güzergahını takip ederek Armutlu, Gemlik; Bursa istikametinden gelecek olan ziyaretçiler, yolu asfaltlanmış olan Hayriye, Selimiye köyleri ve Delmece yaylası istikametinden kent ormanına ulaşabilirler. Büyüklüğü 95 ha. olan Kent ormanının içinde görülmeye değer şelaleler, 2 km. yürüyüş patikası, çok amaçlı salon, çocuk oyun alanları, spor alanları, oturma ve dinlenme gurupları, tuvalet, çeşme, piknik yerleri, içme suyu ve lavabolar, asma köprü, seyir terasları, Erikli çifte şelaleleri, ıhlamur, kestane, meşe, gürgen, kayın ve çam ağaçları ile bezenmiş, her türlü kuş sesi eşliğinde doğanın insanlara sunduğu tüm güzelliklerin bir arada yaşanabilecek nadide güzelliklerin bulunduğu eşsiz bir mekândır. Kent ormanlarının kuruluş amacı ve özelliği gereği ziyaretçiler tarafından ateş yakılmaması öngörülmekte, halkın rekreasyon ihtiyacının karşılanması hedeflenmektedir. Giriş ücretsiz olup, mangal yakmak isteyenler için Kent ormanı yakınında şahıslara ait yerler mevcuttur. Kent ormanının bulunduğu alanda asli orman ağaçlarından kayın, karaçam, meşe geniş yayılış göstermekte olup, az miktarda kestane, gürgen, dış budak, Akçaağaç, çınar, kızılağaç, ıhlamur, yabani kiraz, yabani erik mevcuttur. Çalımsı veya otsu bitkilerden katırtırnağı, yabani sarmaşık, kekik, hiperikum, güzellik çalısı, kocayemiş, pençe çalısı Kent ormanına ayrı bir güzellik katmaktadır. Bu alanda hayvan ve kuş türleri arasında ayı, yaban domuzu, tilki, sincap, kertenkele, çakal, porsuk, kirpi, tavşan, kaplumbağa, yılan, üveyik, tahtalı güvercin, bıldırcın, çil, karatavuk, sığırcık, sakarmeke, çulluk, atmaca, çil keklik, ağaçkakan sayılabilir.
  • ARBORETUM (CANLI AĞAÇ MÜZESİ)
1980 yılında TEMA Vakfı kurucusu Hayrettin KARACA tarafından kurulmuştur. Yalova- Termal karayolu üzerinde, İl merkezine 5 km mesafede Peyzaj ağırlıklı, koleksiyon bir arboretum karakterinde olup, 135.000 m2 ‘lik bir alanda tesis edilmiştir. İçerisinde 3 kaya bahçeleri, bitki bahçeleri, iris bahçeleri, gül bahçeleri, minyatür bitkiler, Türkiye olmak üzere, Asya Avrupa, Afrika, Amerika, Avustralya kıtaları ve yeni Zelanda’dan bitki örnekleri yanında, Türkiye’nin endemik bitki örnekleri mevcuttur. Arboretum içerisinde  tahminen 5 bin odunsu, bir o kadarda otsu rizomlu ve soğanlı bitki mevcuttur.    
  • ÇINARLI HIYABAN (ÇINARLI YOL)
Doğa harikası olan Termal Kaplıcalarını Yalova’ya bağlayan Termal-Yalova Çınarlı Yol (Çınarlı Hıyaban) Atatürk döneminden günümüze kadar yol boyunca var olan çınar ağaçlarının oluşturduğu yeşil tünel görüntüsü ile Yalova’nın en güzel yol güzergâhıdır. Dolmabahçe sarayı önündeki çınarlı yoldan vapurla ayrılarak deniz yolculuğu sonrası, aynı yolun Yalova’daki devamı olarak Ulu önder Atatürk zamanında, iskeleden başlayıp, Gazipaşa Caddesi’ni takiben kaplıca kapısına son bulan yolun uzunluğu 12 350 metre, genişliği 10 metredir.   Gökçe Barajı’nın yapımı sırasında, bu Çınarlı Yolda bulunan bir kısım çınarlar, baraj içinde ve yol dışında kaldı. Bu nedenle Yalova’yı Termal’e bağlayan Çınarlı Yol Yenimahalle yol kavşağında son bulur.   Yol güzergâhında bulunan Çınarların Dikimi 1930 yılı Şubat ve Mart aylarında yapılmış olup, fidanların arası 10 metredir. Ancak, sıralama çapraz gelecek şekilde dikildiğinden daha sıkmış gibi görünür. Böylece her 5 metrede bir çınar vardır. Çapraz dikim aynı zamanda ağaçların dengeli dallanmasını sağlanmış, böylece yol yeşil bir tünele dönüşmüştür.   Yalova-Termal Yolu üzerindeki Çınar Ağaçları Yalova İstanbul II No’lu Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nun 14.5.1997 tarih ve 4491 sayılı kararı ile “Korunması Gereken Anıt Ağaçlar” olarak tescil edilmiştir.    
  • ARMUTLU KAPLICALARI
Yalova İl merkezine 51 km uzaklıkta olan kaplıca, Armutlu İlçe Merkezi'nin 4 km. kuzeyinde bulunmaktadır. Türkiye'nin 1. derece önemli ve öncelikli kaplıcalarından olan Armutlu Kaplıcası, çevresi ağaç ve makilerle kaplı bir vadide, dere yatağı boyuna sıralanmış çok sayıda kaynaktan oluşmaktadır. Armutlu kaplıcalarında suyun sıcaklığı 57 730C, ph değerleri 6,2 – 6,5, akış hızı ise 10 lt/sn dir. Kaynakların en önemlileri Küpeli ve Hamam kaynaklarıdır. Bu bölgede halen 250 yataklı nitelikli bir otel ve bu otele ait lokanta, Türk Hamam'ı ve aquaterm ( havuz ) vardır.   Kaplıca suları kimyasal sınıflandırma bakımından sülfatlı, bikarbonatlı, klorürlü, kalsiyumlu, sodyumlu ve karbondioksitli bir bileşime sahiptir. Kaynaklarda mineral miktarı 2100–2421 mg. arasındadır. Banyo ve içme kürlerine uygundur. Kaplıca’da kaynak emniyeti sağlanmıştır. Gerek kaynak çevresi, gerekse deniz kıyısı yeni yerleşmeler ve gelişmelere uygundur. Kaplıca çevresi maki ve zeytin ağaçları ile kaplıdır.   Armutlu Kaplıcaları’na Armutlu ve Yalova –Çınarcık yönlerinden asfalt yolla ulaşılmaktadır. Armutlu ilçemize yaz aylarında düzenli olarak İstanbul Yenikapı’ dan deniz otobüsleriyle bir saatte ulaşım sağlanmaktadır. Bunun dışında Yalova İl Merkezi’nden ve Gemlik İlçesi’nden düzenli Belediye otobüs seferleri yapılmakta olup kara yoluyla ulaşım yaklaşık 90 dakika sürmektedir.  
  • DİPSİZ GÖL
Teşvikiye beldesine yaklaşık 10 km. mesafede olup yolu tamamen asfalttır. Yalova Orman İşletme Müdürlüğü, Çınarcık Orman İşletme Şefliği sınırlarında yer alan Çınarcık İlçesi, Teşvikiye beldesi, Erikli yaylasında yer almaktadır. Yalova istikametinden gelecek kullanıcılar, Çınarcık, Teşvikiye güzergâhını takip ederek, Armutlu, Gemlik; Bursa istikametinden gelecek olan kullanıcılar yolu asfaltlanmış olan Hayriye, Selimiye köyleri ve Delmece yaylası istikametinden kent ormanına ulaşabilirler. Kent ormanından 2,5 Km mesafede 530 metre rakımda bulunan büyük dipsiz göl ve bu gölden 1,5 Km mesafede 570 metre rakımda olan küçük dipsiz göl çevrelerinde bulunan zengin orman florası ve yaban hayatı yönünden yedi göller bölgesindeki güzellikleri aratmayacak niteliktedir.  
  • DELMECE YAYLASI
Yalova’nın en çok tanınan yaylaları, Kocadere ve Teşvikiye beldelerinin güneyinde yer alan Erikli ve Delmece yaylalarıdır. Delmece Yaylası Çınarcık İlçesi’ne bağlı Teşvikiye Beldesinden çıkılan ve sahilden 17 km içeride, tamamı asfalt yol olan ve çok geniş düzlük bir alanı kaplayan, eşsiz doğal güzelliklere sahiptir. Büyük alanda çam, meşe, kestane ve ıhlamur ağaçlarından oluşan çeşitli ağaç türlerinin, yakın çevresinde şelalelerin ve “dipsiz göl” olarak bilinen derin bir krater gölünün bulunduğu doğa harikası’nın yanı sıra “şifalı su” diye bilinen bir içme su kaynağı vardır. Ayrıca Teşvikiye beldesi’nde bulunan Delmece Yaylası doğal yürüyüş parkuru ile farklı doğal güzellikleri yaşayarak ulaşabileceğiniz seçenekler sunması bakımından çok ilgi çekicidir. Delmece Yaylası alanı 400 dönüm olup, üzerinde 60 hane ahşap ve 20 hane kargır bina bulunmaktadır. Yaylanın bulunduğu alanın tamamı 2/B orman arazisi kapsamındadır.  
  • ERİKLİ ÇİFTE ŞELALE
Çınarcık İlçesi Teşvikiye Beldesinden Delmece Yaylasına çıkılan yol üzerinde bulunmaktadır. Erikli Şelaleleri eşsiz doğa güzellikleri ile kamp kurmak ve Trekking yapmak isteyenler için harika bir mekandır.
  • SUDÜŞEN ŞELALESİ
Termal İlçesi Üvezpınar Köyü’nden 8 km uzaklıkta bulunan Sudüşen Şelalesi ve çevresi doğa tutkunlarına muhteşem bir şölen sunar. Şelaleye giden yol, rahat ve doğal bir yürüyüş parkuru olup, yaz aylarında yerli ve yabancı turistlerce yoğun olarak tercih edilmektedir. Şelaleye çıkarken eşsiz bir baraj gölü, Marmara Denizi manzarası ve çok çeşitli orman faunası ile karşılaşılır ki, bu güzergâh foto safari, doğa yürüyüşü ve piknik alanı olarak kullanılmaktadır. Panorama tepesi denizden 120 m. yükseklikte ve her mevsim yeşil bitki örtüsü ile kaplı çok güzel görüntülere sahip bir alandır.
  • KENT MÜZESİ
Şehir tarihimizde önemli bir yeri olan Yalova Hükümet Konağı, Yalova Valiliği ve Yalova Belediyesi'nin ortak girişimiyle hazırlanan Rekonstrüksiyon Projesi kapsamında yeniden restore edilerek; Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan alınan özel müze kurma izni ile Yalova Belediyesi tarafından "Kent Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır. Bu tarihi yapının müze olarak işlev kazandırılması kültürel mirasımızın gelecek nesillere aktarılması ve yaşatılması açısından büyük önem taşımaktadır. Müzenin mekânsal yerleşimi, zemin kat ve giriş kat olmak üzere iki katı içermektedir. En üst katın resmi kutlama ve sergi alanı olarak kullanılması planlanmıştır.   Müzede ele alınan konular, alan genişliği ve pano boyutlarının el verdiği ölçüde, kronolojik bir dizinle işlenmiş; duvar panolarıyla anlatılması yeterli olmayan kentsel bilgiler ise monitörler ve kiosklarla desteklenmiştir. Müze içerisinde LCD ekranlarda izlenecek prodüksiyonlar, belirli konulara göre seçilmiştir. Müzede, 8 bin yıl öncesine dayanan ilk yerleşim izlerinden, Osmanlı Devleti ve Cumhuriyet Dönemi'ne uzanan tarihsel süreç ve bugünkü Yalova bilgi, belge ve fotoğraflarla anlatılmış, yerel yönetim, kardeş şehirler, nüfus, eğitim, spor, sanayi, tarım, coğrafi yapı, ilçeler, turizm ve sosyal yaşam gibi konulara yer verilmiştir. "Kentin Kaderini Değiştiren Önder" ve "Yalova Benim Kentimdir" başlıklı panolarımızda Atatürk'e geniş yer ayrılmıştır. Hareketli teşhir standlarında, bağış yoluyla alınmış etnografik eserler ve belgeler sergilenmiştir. Alan içerisinde Kent Maketi, Yürüyen Köşk ve Cami Maketine yer verilmiş kentte çiçekçilik, dokumacılık ve kaplıca kültürü ile ilgili konular dekorlarla birlikte canlandırılmıştır.
  • İBRAHİM MÜTEFERRİKA KAĞIT MÜZESİ
Osmanlı İmparatorluğu’nun resmi belgelerle varlığı kanıtlanabilen ilk kağıthanesi İlimiz Yalova’ya bağlı Elmalık Köyü’nde kurulmuştur. İlk Matbaacımız olan İbrahim Müteferrika tarafından çalıştırılmış olan bu kağıthane o dönem tamamen ithal bir ürün olan kağıdın yerli üretimini gerçekleştirmiş olması bakımından önemlidir. Medeniyet Elçisi olarak adlandırılan kağıdın binlerce yıllık tarihini Kağıthane-i Yalakabad adına gözler önüne seren Yalova Belediyesi İbrahim Müteferrika Kağıt Müzesi, ülkemizin de ilk kağıt müzesi olması açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu müzede Kağıdın Tarihi, Üretimi, Korunması, Kağıt Sanatları, Türkler ve Kağıt, Kağıt Sanayii, Kitabın ve Kütüphaneciliğin Tarihi gibi konularda oluşturulan bilgi panolarının yanısıra oluşturulan üretim atölyesinde ziyaretçiler kendi kağıdını üretebilecekler. El yapımı doğal kağıt ile yepyeni bir ürün sunan Kağıt Müzesi dünya Kağıt Müzeleri yetkililerince de desteklenmektedir. Yüzlerce bilim insanı tarafından gönüllü danışmanlık yapılan müze, Kağıtçılık Tarihi konusunda bir ihtisas merkezi olma yolunda çalışmalar yürütmekte olup, oldukça zengin bir belge kütüphanesine sahiptir.
  • MESİRE YERLERİ
Hasanbaba Termal ve Çınarcık ilçeleri arasında ve Çınarcık sırtlarında bulunan Hasan Baba Piknik ve mesire yeri geniş bir alana yayılmış olup,meşe,kestane ve ıhlamur ağaçlarıyla kaplı, denize nazır, foto safari yapılabilecek doğal güzellikler içermektedir. Ayrıca bu alanda doğal ortamda Geyik koruma alanı mevcuttur. Hasan Baba mesire yerinde, içme suyu ve yeme-içme hizmeti sunan Restoran bulunmaktadır Geyikdere - Çamlık Altınova’nın yüksek tepelerinde yer alan Geyikdere serin çam ormanlarıyla yörenin en güzel manzaralarına sahiptir. Çam ağaçları ile çevrili Geyikdere tepesi, cıvıl cıvıl kuş sesleri ve İzmit Körfezinin muhteşem manzarası ile ender rastlanan doğal piknik alanlarından biridir. İzmit Körfezini kuşbakışı seyreden ormanlık piknik alanları ile günübirlik tatilin gözde merkezlerindendir. Höyük Tepesi Yeşil & Mavi Turizm Seyir Yolu güzergâhında Sugören Köyü ile Sermayecik Köyleri arasında foto safari ve seyir noktası olarak en çok beğeni toplayan bölgelerden biri olan Höyük tepesi mesire yeri çalışmalarına başlanılmıştır. İstihkam Tepesi Elmalık ve Kirazlı köylerine yaklaşık 1 Km mesafede Marmara Denizine ve Elmalık Ovasına hâkim bir noktada bulunan yamaç paraşütü uçuş noktası ve piknik alanı olarak düzenlenen İstihkâm Tepe Mesire Yeri, çevresindeki zengin orman dokusu, il merkezi ve çevre köylere yakınlığı ile Yeşil Mavi Turizm Seyir Yolu güzergahında olması sebebi ile yerli ve yabancı turistlerin hoşça vakit geçirebileceği piknik ve kamp yapılabilecek önemli seyir ve foto safari noktalarından bir tanesidir. Kapılı Çınar İlimizin en bol akarsuyu, gür ormanları, mağaraları, doğa yürüyüş parkurları, alabalık üretim tesisleri, organik hayvansal ürünleri ile Yeşil Mavi Turizm Seyir Yolu üzerinde Alabalık üretim çiftliklerine yaklaşık 800 m. mesafede bulunan ve Anıt Çınarlar olarak bilinen Kurtköy Kapılı Çınar mesire yeri bulunmaktadır.
  • HERSEK LAGÜNÜ
Hersek Lagünü Türkiye’nin tek tapulu gölüdür. Kaynaklara göre Selanik’ ten Hersek Gölüne yerleşen Hıfzı Bey’e gölün tapusu verilmiştir. Refik Hıfzı Bey 1950 yılında tüm varlığını Darülacezeye bağışlamıştır. Hersek Lagünü, çok değerli bir sulak alan ekosistemidir. Başta su kuşları olmak üzere pek çok türün barınma, beslenme ve üreme alanı olarak büyük önem taşır. En kalabalık olduğu zaman kış mevsimidir.
  • KUŞ GÖZLEM EVİ
Ekim 2020 tarihinde  yapımı tamamlanarak, Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir PAKDEMİRLİ tarafından hizmete açılan, Görme, işitme ve fiziki engelli vatandaşların bütün alanlardaki hak ve hizmetlere ulaşabilmesi için Altınova’ya Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) Genel Müdürlüğü'nce, 200’ün üzerinde farklı kuş türüne ev sahipliği yapan Hersek Lagününde Türkiye’nin ilk Engelsiz Kuş Gözlem Kulesi inşa edildi. Tabiata uyumlu olması amacıyla ahşap giydirme olarak inşa edilen 18,5 metre yüksekliğinde, 7 katlı çelik konstrüksiyon kuleyi engelli bireyler de asansör sistemiyle kullanarak , buradaki sulak alan habitatını rahatlıkla gözlemleyebiliyor.
  • SUBAŞI GÖÇ MÜZESİ
Anlaşmalı göç ile gelen Yalova Subaşı Beldesi sakinleri geçmiş değerlerini korumak ve gelecek nesillere aktarmak için ellerinde kalan son materyalleri sergileme düşüncesi ile Subaşı okulu Erdemir Fidan Göç müzesini kurdular. Subaşı Göç Müzesi erken yaşta vefat eden Erdemir Fidan adına ailesinin eski okulu restore ettirmesi ile mekâna kavuştu. Çam ağaçları arasında körfez manzaralı bir alanda 180 metre kare alan müze ve sergi salonu olarak hazırlandı. Göç ile başlayan, yolculukta yaşananlar köyün kuruluşu, tarım ve iş alanlarındaki gelişmeler, göç sırasında getirilen her türlü etnografik malzemeler, tarım aletleri, mutfak araç gereçleri, yörenin sosyal kültürünü yansıtan, gelenek görenekler ile ilgili materyallerin özenle derlenip hazırlanması ile müze oluşturuldu. Göç temalı müze aynı zamanda Yalova’nın ilk temalı müzesi olma özeliğini de taşıyor.  
  • BOTANİK BAHÇESİ
Yalova’nın ilçesi olan Altınova’da yer alan Hersek Mahallesi'nde kurulan Tıbbi Aromatik Bitkiler Bahçesi Bahçede, görsel sera, sucul bitkiler bahçesi, Ar-Ge merkezi, botanik kafeterya, idari bina, atölye, laboratuvar, kuş gözlem noktaları, koruma zonu, sergi alanları ve yürüyüş yolları bulunuyor.
  • GEOFİT
Türkiye, dünyanın önemli üç Gen Merkezinin kesişme noktasında bulunan coğrafi konumu, jeomorfolojik yapısı nedeniyle biyolojik çeşitlilik açısından dünyanın en önemli gen merkezlerinden biridir. Türkiye florasında 10.000 civarında çiçekli bitki türü bulunduğu bunlardan 3.500'ünün endemik olduğu ve başka coğrafyalarda doğal yayılış göstermediği bilinmektedir. Türkiye'de bu zenginlik içerisinde yaklaşık 700 geofit (soğanlı, rizomlu, yumrulu bitki) türü bulunmaktadır. Bu bitkiler ihracat amacıyla doğadan sökülmekte, dikkatsiz yâda aşırı sökümler popülasyonların giderek azalmasına neden olabilmektedir. Türkiye'de ıslah edilmiş standart süs bitkisi çeşidi bulunmamaktadır. Ülkemizin zengin bioçeşitliliğin korunarak, ihtiyaç duyulan ekonomik faaliyetlerin devamlılığını sağlayabilmek amacıyla Ar–Ge çalışmaları ve üretim son derece önem kazanmıştır. Bu amaçla gerek TAGEM gerekse de TUBİTAK destekli araştırma projeleri ile 2005 yılından bu yana Türkiye genelinden bitkiler toplanmış ve toplanan bu bitkiler merkezde koruma, ıslah ve çoğaltma çalışmaları kapsamında muhafaza edilmektedir. 7.000 popülasyondan 1.000 türde yaklaşık 100.000 canlı bitki canlı olarak merkezde muhafaza altına alınmıştır. Bunların 800'ü yurtiçi, 200'ü yurtdışı menşelidir. Yapılan çalışmalarla, Türkiye geofit bitki zenginliğinin envanteri ortaya konulmuştur. Türkiye'nin ilk "Süs Bitkileri Kataloğu" 234 adet süs bitkisi, Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü bünyesinde 20.400 m² alanda 2014 yılında açılmıştır. 2.000'den fazla tür sergilenmektedir.

Tarihçe

Yalova İli, Samanlı Dağları’nın kuzeye bakan eteklerinde kurulmuş, doğal güzellikleri, plajları ve ünlü kaplıcalarıyla önemli yerleşim yerlerinden biridir. Yalova yöresinde yerleşim çok eski tarihlere kadar gider. Önceleri bataklık bir alan olan bugünkü il merkezinde yerleşim ise çok daha sonradır. İlin güneyinde Doğu-Batı istikametinde uzanan Samanlı Dağları’nın Antik Çağ’daki adı Arganthonios’idi. O devrin tipik Anadolu adı olan Arganthonios, bize yöredeki yerleşimin İ.Ö.2000’lere, yani Hattı-Hitit dönemine kadar gittiğini gösterir. Kent merkezi yakınında bulunan kaplıcalar, Antik Çağ’da Pythia Therma olarak adlandırılıyordu. İlk çağdan beri yararlanılan şifalı sıcak maden suyu kaynaklarından tesislerin kurulması ve geliştirilmesi, kentin büyüyüp tanınmasında rol oynadı. Yalova yöresi, tarih içinde Bitinya, Roma, Doğu Roma (Bizans) toprakları içinde yer aldı. Yerleşmenin antik dönemdeki tam adı bilinmemekle birlikte, yöreye PYLOPYTHİA ve XENODOCHİON dendiği, çeşitli kaynaklarda yer almaktadır. Günümüzdeki Hersek ve Çiftlikköy arası, Roma, Doğu Roma (Bizans) İmparatorlarının ve saray çevrelerinin yazlık sayfiye kenti olarak ün yapmıştı. Adı geçen bölge, HALİZONES TOPRAKLARI ya da YALAKOVASI olarak tanınıyordu. Yöre, Haçlı seferleri sırasında önemli bir tahribata uğradı. Selçuklular, 21 Ekim 1096’da bugünkü Hersek Köyü civarında bulunan KİBOTOS’ta, Haçlı öncülerini geri püskürttüler. 1301’te, Osmanlılar, Hersek-Yalakdere Vadisi-İznik yolu üzerinde bulunan Koyunhisar (Çobankale)’da, Bizanslıları yendiler ve akınlarını deniz kıyısına kadar sürdürdüler. Osmanlı tarihinin ilk devirlerindeki dönüm noktası ise, 27 Temmuz 1302’de oldu. Osman Gazi komutasındaki Türkler, Yalakdere Vadisi’nin denize açılan ağzında ve Hersek civarında yapılan Bafeus Muharebesi’nde Bizanslıları büyük bir mağlubiyete uğrattılar. Bazı tarihçiler, bu olayı Osmanlı Devleti’nin kesin kuruluş tarihi olarak kabul ederler. Gerek 1301’deki Koyunhisar Muharebesi’nde, gerekse 27 Temmuz 1302’deki Bafeus Muharebesi’nde, Osmanlılar Bizanslıları yenmelerine rağmen, Çobankale (Koyunhisar) ve deniz kıyısındaki Yalakonya Kalesini ele geçirememişlerdi. Yalova yöresi, 1337’de Yalakonya Kalesi ve Çobankale düştükten sonra, Emir Ali tarafından Osmanlı topraklarına katıldı. XV ve XVI ncı yüzyıl tarihçileri, yöre için YALAKOVA ve YALAKABAD adlarını kullandılar.