Yürütme Kurulu

Büyük Tehlike “İklim Değişikliği”

İklim Değişikliği Afet Çalışma Gurubumuzun gerçekleştirdiği, Yönetim Kurulu Üyemiz ve TEMA İl Temsilcisi Arzu Demir, “İklim Değişikliği” üzerine faydalı bir sunum gerçekleştirdi. Suyun verimli kullanımı ve yapılabilecekler anlatıldı.
Çalışmayı organize eden ve katılım gösteren herkese teşekkürlerimizi iletiyoruz.
Sunum Notları;
  • İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ ANLAMAK İÇİN DÜNYAMIZDA SİSTEMLERE YAKINDAN BAKALIM NEREDEN KENDİMİZDEN VÜCUDUMUZDAN ..
  • VUCUDUMUZA NE GEREKLİ OKSİJEN BESIN GIDA ..BİRİ OLMAZSA NE OLUR ?
  • BİR SAAT EN KÜÇÜK PARÇASI OLMAZ İSE ÇALIŞIRMI ?
  • DÜNYA nın işleyişi nasıl ? aynen vucüdümuz gibi hep birlikte uyum içinde YAŞAM için ne gerekli
  • İşte Dünya’daki yaşam şu doğal sistemlerden oluşur:
  1. Litosfer / taş küre yani yer kabuğu. Yer kabuğunun üzeri ovalar, dağlar, vadiler gibi farklı yeryüzü şekilleri ile doludur. Toprak burada oluşur... Üzerinde diğer  canlılarla birlikte yaşadığımız, durduğumuz yer kabuğu.
  2. Biyosferde canlı kürede canlılar vardır. Yer küre üzerinde hangi canlılar yaşar? Bu sistem içerisinde insanlar, bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar yaşamı devam ettiriyor. Peki, tüm canlıların üzerinde durduğu bu yer kabuğunda yaşamı devam ettirmeleri için başka neler gerekli?
  3. Hidrosfer / su küre: Su tüm canlıların yaşamı için vazgeçilmez bir varlıktır. Dünyamızın %71’i sudan oluşur. Yeryüzündeki okyanus, deniz, göl, akarsu, kaynak suları ve yer altı suları işte bu sistemi yani su küreyi oluşturur. Canlılar burada, onlar için üzerinde yaşayacakları bir yer küre var, su var.
Peki, Dünya’daki yaşam için başka ne gerekir?
  1. Atmosfer / hava küre. Dünya’daki yaşam için gerekli bir diğer sistem. Atmosferde çeşitli oranlarda gazlar vardır. Hava durumu, iklim bu sistem içinde gerçekleşir.
Tüm bu sistemlerin çalışması için ne gerekir? Dünya enerji ihtiyacını nereden karşılar? Güneş! Dünya’daki yaşam için gerekli enerjiyi sağlıyor. O olmazsa gezegenimizde yaşam olmaz. Güneş'ten gelen ısı ve ışığın Dünya'da dengeli dağılmasını, ışınların zararlı etkilerinden Dünyamızın korunmasını atmosfer sağlar. Yağışların, rüzgârların, yıldırım ve şimşeklerin, bulutların, nem ve sıcaklıkların normal seviyede oluşması atmosferin iyi çalışmasıyla sağlanır.
  • Eğer atmosfer olmasaydı Dünyamızda yaşam olmazdı. Dünya’nın atmosferi, sahip olduğu tüm enerjiyi Güneş’ten alır. Dünyamızın çok ince bir atmosferi vardır. Dünya’yı bir elmanın büyüklüğü olarak hesaplarsak atmosfer onun kabuğu kadar bir kalınlığa eşittir. Şimdi atmosferden çıkıp en yakınımıza bakalım: Gökyüzü. Burada gerçekleşen farklı hava olayları yaşamımızı doğrudan etkiler.
  • Peki, hava durumu nedir?Hava durumu; dar bir alanda gözlemlenen kısa süreli hava olaylarıdır. Nasıl olduğunu anlamak için gelin birlikte pencereden bakalım.
  • Hava sizce bugün nasıl? Güneşli, yağmurlu, rüzgârlı... Hava durumu tam da şu anda pencereden dışarı baktığımızda gördüğümüz şeydir. Herhangi bir günde pencereyi açtığımızda güneşli bir gün görebilirsiniz, yağmurlu bir gün görebilirsiniz, rüzgârlı bir gün görebilirsiniz ya da sisli bir gün görebilirsiniz. Bu bir günden diğer güne hatta bazen saatler içinde bile değişen bir durumdur. Hava durumu bu güneşli, yağmurlu, rüzgârlı, sisli, karlı ve fırtınalı durumların tümüdür.
  • İklim nedir? Diyelim ki bir gün önce hava durumuna bakmadınız, perdeyi açmadan önce dışarıdaki havanın nasıl olacağına dair bir beklentiniz nedir? Eğer yaz mevsimindeyseniz havanın sıcak ve yağışsız olmasını beklersiniz, eğer kış ayındaysanız bulunduğunuz yere göre hafif yağmurlu ve serin ya da karlı ve soğuk bir hava beklersiniz.. Dolayısıyla perdeyi açtığınızda gördüğünüz şey hava durumu, perdeyi açmadan uzun yıllar ortalamalarına bakarak havanın nasıl olacağına dair yaptığınız tahmine ise iklim denir.Bir yerin iklimi ile ilgili bilgi vermek için sıcaklık, nem, rüzgâr, yağış, basınç gibi özelliklerden bahsederiz.
  • Dünya üzerinde farklı iklim tipleri görülmektedir. Bu iklim tipleri yer şekillerini, bitki örtüsünü, canlı çeşitliliğini doğrudan etkiler.
  • İklim bir yerde uzun süreler boyunca gözlemlediğimiz ortalama sıcaklık ve yağış miktarını ifade eder.Örneğin; bu grafik tipik bir Akdeniz iklimi grafiğidir. Uzun yıllar boyunca Akdeniz Bölgesinde görülen yağış ve sıcaklıkların ortalamalarının elde edilmesiyle hazırlanmıştır. Kışlar ılık ve yağışlı (bu aşamada grafikte kış ayları sıcaklık çizgisini ve yağış sütunlarını gösterin), yazlar sıcak ve kuraktır
  • Ülkemizin Akdeniz Bölgesi ve Ege Bölgesi kıyılarında kışları ılık ve yağışlı, yazları sıcak ve kurak Akdeniz iklimi,
  • Doğu ve iç kesimlerde (İç Anadolu, Doğu ve Güney Anadolu Bölgeleri’nde) yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı karasal iklim,
  • Tüm Karadeniz kıyılarında ise, her mevsim ılık ve yağışlı Karadeniz İklimi görülür.
  • Hava durumu ve iklimin ne olduğunu, ülkemizde hangi iklim tiplerinin görüldüğünü artık biliyoruz. Peki, iklim değişikliği nedir?İklim değişikliği, alışkın olduğumuz iklim koşullarında olan değişikliklerdir. İklimin değişmesiyle birlikte aşırı hava olayları da artar. Örneğin; Akdeniz ikliminin görüldüğü bir yerde yaşıyorsunuz, bir kış sabahı uyandınız, beklentiniz havanın ılık ve yağışlı olmasıdır. Oysaki hava ılık ve yağışsız, ertesi gün yine ılık ve yağışsız, bir sonraki gün yine aynı şekilde. Bütün kış ne zaman dışarı baksak fazla yağış görmedik, hava hep bildiğimiz ve beklediğimizden sıcaktı. Buna benzer şekilde yazın sıcaklık ve kurak zamanlar çok çok arttı, yağışlar birden sağanak şeklinde gelmeye başladı ve hortumlar görmeye başladık. İşte iklimin genel yapısında gözlemlediğimiz bu değişikliklere iklim değişikliği diyoruz.İklim değişikliği ile birlikte ülkemizde Akdeniz ikliminin görüldüğü yerlerde yazın çok sıcak ve daha kurak, kışın ise daha az yağışlı geçtiğini görmeye başladık. Karasal iklimin görüldüğü yerlerde kışın görülen kar yağışının yerini yağmur almaya başladı. Karadeniz ikliminde ise yağışın özellikle yazın giderek azaldığını, yağışlı günlerde ise yağışın şiddetli; sel ve taşkınlara neden olacak kadar yoğun yağdığını görüyoruz.
  • İklimin değiştiğinin bilimsel kanıt olarak; iklimi oluşturan sıcaklık, yağışa ait uzun süreli ortalamalardan anlayabiliriz. Hava durumundan farklı olarak iklim yavaş yavaş değişir. Yıllara ait uzun süreli ortalama verilerin yan yana dizilmesi bize yaşanan değişimi matematiksel olarak ortaya koyar.Örneğin; bu grafik Dünya’nın yaklaşık 140 yıldır kaydedilen ortalama sıcaklık değerlerini gösteriyor. Dünya’nın ortalama sıcaklığı 1880’den bu yana hızla artmış. 1960’lardan sonra grafiğin dik bir şekilde yükselişine bakın. İklim değişikliği kendini en net küresel sıcaklıklardaki artış olarak gösteriyor, buna rağmen Dünya’nın bazı bölgelerinde küçük soğumalara da neden olduğu için yaşanan değişime küresel ısınmadan daha çok iklim değişikliği denir. Bununla birlikte bu soğuma çok küçük bölgelerde yaşanır, tüm Dünya’da yaşanan küresel olarak sıcaklığın artmasıdır. Temsilcilere not: Anlatımınızı bu sunum sayfasında yer alan animasyonlarla uyum içerisinde yapmaya özen gösteriniz.
  • Peki, öyleyse iklim neden ve nasıl değişir?Gezegenimizin diğer gezegenlerden farklı olarak üzerinde canlıların yaşamasını olanak sağlayan birçok özelliği vardır. Bunların başında gezegenimizi ince bir hava katmanı ile saran atmosfer tabakasına sahip olması gelir. Dünya eğer atmosferi olmasaydı hayatın olmadığı bir kayaç kütlesi olurdu. Atmosfer canlılar için yaşamsal elementlerden olan karbon, azot ve oksijen gibi gazları ve canlıların ihtiyaç duyduğu sıcaklığın devamlılığını sağlar. Atmosfer tabakasının büyük bölümü azot ve Oksijen gazından oluşur. Ancak, atmosferde sera gazları adı verilen ve Güneş’ten gelen ısıyı tutan başka gazlar da vardır.
  • Normal şartlarda Güneş’ten Dünya’ya belli bir miktar enerji gelir. Eğer atmosfer olmasaydı bu enerji Dünya’ya çarpıp uzay boşluğuna geri döner, Dünya olması gerektiğinden çok daha soğuk bir yer olurdu. Bilim insanları atmosfer olmasaydı  Dünya’nın ortalama sıcaklığının - 15  olacağını söylüyor. Atmosfer olduğu için şu şekilde oluyor: Güneş’ten gelen enerjinin bir bölümü, Dünya’ya çarpıp uzaya kaçmadan önce Dünya’yı battaniye gibi saran atmosfer tarafından tutuluyor ve Dünya’nın sıcaklığı bugünkü ortalama sıcaklık olan 16  C ulaşıyor.
  • Atmosferin Güneş’ten gelen enerjinin bir bölümünü tutarak Dünya’nın sıcaklığını canlıların yaşaması için elverişli bir sıcaklığa getirmesine sera etkisi denir. Sera etkisi denmesinin sebebi ise tarımsal üretim yapılan seralarda, Güneş’ten gelen sıcaklığın ortamda kalarak dışarı kaçması engellenir ve böylece kış aylarında bile üretim yapılabilir. Seradaki benzer durumu bu olayda yaşanır. Sera etkisi, atmosferde bulunan ve ısıyı tutan sera gazları sayesinde gerçekleşir. Eğer atmosferdeki sera gazlarının miktarı artarsa Güneş’ten gelen enerjinin daha büyük bölümü atmosfer tarafından tutulur ve Dünya olması gerekenden daha sıcak bir yer olmaya başlar. Buna insan kaynaklı sera etkisi denir. Dünya’nın ortama sıcaklığının artmasından kaynaklanan iklim değişikliği bu noktadan itibaren başlıyor.
  • Sera gazı emisyonlarına sebep olan 4 ana sektör bulunur.Bunlar; enerji, endüstri, atık ve tarımdır.Fosil yakıtlı termik santrallerden çıkan en önemli sera gazı karbondioksit. Endüstriden çıkan en önemli sera gazı karbondioksit. Atık depo sahalarından çıkan en önemli sera gazı Hayvanların sindirimi sırasında ve gübrelerinden ortaya çıkan en önemli sera gazı metan. Topraklarda kimyasal ve hayvansal gübre uygulamalarından diazot monoksit.
  • Temel olarak atmosferde bulunan sera gazları karbondioksit, metan, diazot monoksit ve su buharıdır. Fakat insan etkinlikleri sonucu atmosferdeki miktarlarında büyük artışlar gözlemlediğimiz sera gazları karbondioksit, metan ve diazot monoksit gazlarıdır.
  • Karbon yaşam için çok önemlidir ve atmosferde, canlılarda, ölü organik maddelerde, okyanuslarda, toprakta bulunur. Toprak, okyanuslar ve ormanlar atmosferdeki karbonu emerek, yutar / tutar. Böylece atmosferde karbon seviyesinin yükselmesi engellenmiş olur. Doğada karbonun dengede olması için atmosferdeki karbonu tutan okyanus, toprak ve orman alanlarını korumak ve atmosfere salımı gerçekleşen karbon oranının azalması gerekir.
  • Atmosferdeki sera gazlarının en önemlisi karbondioksit gazıdır. Bu gördüğünüz grafik, son 400 bin yılda karbondioksitin atmosferde bulunma miktarlarını gösteriyor. Karbondioksit miktarı yükseldiğinde Dünya sıcak dönemlere girmiş, karbondioksit miktarı düştüğünde buzul çağları başlamış diyerek grafikte kırmızı ile işaretli yere kadar olan dalgalanmayı işaret edin. Buzul çağı, sıcak dönem, buzul çağı, sıcak dönem...
Temsilcilere not: Karbondioksitin atmosferdeki bulunma oranının dalgalı bir halde olmasının nedeni Dünya’nın yörüngesidir. Dünya’nın yörüngesi belli aralarla eliptik, belli aralarda daire şeklindedir. Yörünge eliptik olduğu dönemlerde buzul çağı, daire olduğu dönemlerde sıcak dönemlerden geçeriz. Şu an yuvarlak, yani sıcak bir dönemden geçiyoruz. Dolayısıyla “iklimin sıcak olması bu yörüngeden dolayı mı?” sorusu aklınıza gelebilir.Aşağıdaki şekilde grafiği anlatmaya devam edin. Karbondioksit gazının atmosferdeki maksimum bulunma miktarı binlerce yıldır hep aynı kalmış, 280 ppm (milyonda parçacık) diyerek grafiğin ortalama çizgisine işaret edin. Ta ki 1800’lü yıllara kadar. 1800’lü yıllardan itibaren insanlık olarak yer altındaki petrol, kömür ve doğalgazı kullanarak enerji elde etmenin yolunu bulduk ve bu noktadan sonra milyonlarca yıldır yer altında duran bu karbon depoları hızla yakılarak atmosfere karbondioksit gazı olarak karışmaya başladı. Nüfusun hızla artması, büyüyen kentler, termik santral gibi fosil  yakıt tüketen yeni enerji teknolojileri, gelişen ticaret ağları, motorlu araçlar ile birlikte fosil yakıt daha fazla alanda kullanılmaya başlandı. Bu da özellikle 1950’li yıllardan sonra atmosferdeki karbondioksit gazı miktarındaki artışın daha da şiddetlenmesine neden oldu. Bugün milyonlarca yıldır olandan farklı olarak tarih boyunca ilk defa atmosferdeki karbondioksitgazı ölçüldüğünde (1958) 315 ppm iken 2022 kayıtlarında 420 ppm’ye yükseldi. Bu durum günümüzde de farklı değil. Bugün ülkemizde enerjinin büyük bölümünü kömür yakarak enerji üreten termik santrallerden üretiyoruz. Günlük hayatımızı kolaylaştıran çamaşır makinelerini, bulaşık makinelerini, su ısıtıcılarını her kullandığımızda kömür yakarak atmosfere karbondioksit veriyoruz. Yine arabamızla yaptığımız her seyahatte arabamız bir petrol ürünü olan benzini yaktığı için atmosfere karbondioksit veriyoruz.
  • Atmosferdeki diğer bir sera gazı metandır. Metan; atmosfere doğalgaz taşınım hatları, atık depo sahalarında depolanan atıkların bozunması, kömür madenciliği faaliyetleri, büyükbaş ve küçükbaş hayvanların sindirimleri sırasında ve gübreleri nedeniyle karışır.
  • Son olarak diazotmonoksit tarımsal üretim yaparken toprağa atılan yapay gübreler nedeniyle ortaya çıkar. Toprağa ne kadar fazla gübre atılırsa topraktan da o kadar çok diazot monoksit gazı yayılır. İhtiyacımız dışında aldığımız ve çoğu zaman çöpe atılan, doğal yöntemlerle üretilmemiş gıdaları satın alarak gereksiz yere gübre kullanılmasına neden olmuş oluruz.
  • Sıcak hava dalgası, sıcaklığın belirli bir bölgede uzun süre ortalama sıcaklığın çok üstünde seyretmesi demektir. Küresel ortalama sıcaklığın artması ile birlikte Dünya’nın birçok noktasında ve ülkemizde özellikle yaz aylarında görülen sıcak hava dalgalarının görülme sıklığı arttı. Bilim insanları Dünya’nın ısınmaya devam etmesi ile daha fazla sıcak hava dalgasına maruz kalacağımızı tahmin ediyor. Dünya’nın sıcaklığının artmasıyla birlikte buharlaşma ve iki yağış arasındaki sürede artıyor ki bilim insanları iki yağış arasındaki sürenin uzun olmasına bağlı olarak yaşanan su sıkıntısına kuraklık diyor. Türkiye de kuraklık sıkıntısının sıklıkla yaşandığı ülkelerden biridir.
  • Artan kuraklıklar ile birlikte baraj doluluk oranları düşüyor. Yağışlar yeterli olmadığı için tarladaki birçok ürün büyüyemeden kuruyor, verim azalıyor. Birçok canlıya ev sahipliği yapan sulak alanlar, şiddetli kuraklıklar nedeniyle yok oluyor. Kuraklıklarla birlikte orman yangınları da hızla artıyor. Ne yazık ki şiddetli kuraklıklar özellikle ormanları yangınlara karşı daha hassas kılıyor.
  • Sıcaklıkların artması; okyanus, göl ve denizlerden daha fazla suyun buharlaşmasına neden oluyor. Bu sefer çok uzun süredir yağmasını beklediğimiz yağış başladığında miktar olarak daha fazla su taşımaya başlıyor. Bu da sık sık taşkın ve sele maruz kalmamıza neden oluyor. 2014 yılında İstanbul Üsküdar’da çekilen bu fotoğraf iklim değişikliğinin en somut kanıtlarından biri...
  • Ani yağışlar sadece taşkın ve sele neden olmuyor, ani ve yoğun yağışlarla toprak kaymaları da artıyor.
  • İklim değişikliği ani hava değişikliklerini de tetikliyor. Hortum ve kasırga gibi doğal afetler daha önce hiç görülmeyen yerlerde bile görülmeye başladı.
  • Artan sıcaklıklar kutuplardaki buzulların erimesine neden oluyor. Buzullardaki bu erime ise Dünya’nın deniz seviyesini yükseltiyor. Artan deniz seviyesi özellikle deniz kıyısında olan yerleşim yerlerinin sular altında kalmasına neden oluyor.Ardından gördüğünüz gibi 1 C sıcaklık artışı bile yaşamımıza nasıl etkiler bıraktı. Uzmanlar böyle giderse sıcaklıklardaki artışın durdurulamaz olduğuna vurgu yapıyor. Peki, böyle bir değişikliğe hazır mıyız?
  • Bugün hep birlikte yaşadığımız ve etkilerini daha da şiddetli yaşamaya devam edeceğimiz iklim değişikliğinin yaşayış biçimimizile güçlü bir ilişkisi var. Günlük yaşam alışkanlıklarımız değiştirerek iklim değişikliğinin etkisini azaltabiliriz. İhtiyacımızdan fazlasını tüketmemeliyiz. Son model telefonlar, yeni kıyafetler, çöpe giden gıdalar, çok uzak ülkelerden binlerce yol kat ederek gelen ürünlerdir. Tüm ürünler bize gelene kadar çok fazla yol kat ederek atmosfere karbon salımına sebep olur. Üretimden kaynaklı sera gazı üretiminin önüne geçmek, doğayı korumak için ihtiyacımız kadar tüketmek temel yaşam biçimimiz olmalıdır.Ürünleri satın alırken yerel ürün olmalarına dikkat ederek satın alırsak aldığımız ürünler çok daha kısa yollardan bize ulaşmış olur ve iklime olan etkimiz o ölçüde azalır.
  • Elektrikli aletleri satın alırken enerji tasarruflu olmasına dikkat Etmek enerji tüketimimizi azalttığı için fosil yakıt tüketimimizi de azaltır. Gereksiz yere kullanılan elektrikli araçları kapatmalıyız. Elektrikli aletleri tasarruflu modda kullanmalıyız. Isınmada kullandığımız yakıt miktarını azaltmak için kışın evde tişörtle gezecek kadar evi ısıtmaktansa bunun yerine kazak giymeyi tercih edebiliriz yani mevsimine göre giyinmeliyiz.
  • Günde ne kadar çöp çıkarıyoruz? Tükettiğimiz her şeyin çevreye bir etkisi var. Plastikler doğada yok olmuyor, toprağa ve suya karışıyor. Bu yüzden önce “sıfır atık” çıkarmayı benimsemeliyiz. Çıkan atıklarımızı da ayırarak geri dönüştürülmesini sağlamalıyız.
  • Uzak yerlere uçakla sık sık seyahat etmek, Toplu taşıma yerine özel araç kullanmak çok fazla miktarda sera gazını atmosfere vermemize neden oluyor. Petrol gibi yakıtları kullanarak iklime zarar veren motorlu taşıtlar yerine ulaşımda bisiklet kullanmayı tercih edebiliriz. Ulaşım için bireysel araçlar yerine toplu taşımayı tercih edebilir, ÇEVREMİZİ i bu konu da harekete geçmek için uyarabiliriz.
  • İklim değişikliğinin etkilerini azaltan en önemli adımlardan biri doğal alanların korunmasını ve geliştirilmesini sağlamaktır. Bunun için içinde yaşadığınız doğayı tanıyın ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurun. Örneğin; ormanların korunması için fidan dikin, fidan dikme hareketlerine katılın, siz böyle bir hareketin öncüsü olun.
  • İklim değişikliğinin etkilerini bireysel tercihlerimizle ve yapacaklarımızla azaltırken büyük ölçekte Dünya’daki tüm devletlerin iklim değişikliğine adaptasyon sağlama konusunda girişimleri olması gerekir. Bu konuda çalışmalar var ancak yeterli seviyede değildir. Bu çalışmalar her geçen gün daha da artması gerekir. Bunlar; alt yapıların güçlendirmesi, acil durum önlemleri, erken uyarı sistemleri, yerel üretim, yerli ve geleneksel tohum kullanımı, yeşil alanların arttırılması, rüzgâr koridorları, yeşil çatılar vb.
  • Toprak Dede ve Yaprak Dede'yi rahmet ve minnetle anıyoruz
  • İklim değişikliğini önlemek için bir yol daha var. O da iklim değişikliğini önlemek için çalışan gönüllü kuruluşlara destek vermek. Ben toprağın, suyun, biyolojik çeşitliliğin, ormanların ve diğer doğal varlıkların korunması için çalışan TEMA Vakfı’nın bir gönüllüsüyüm. Ve buraya size bildiklerimi  anlatmak için geldim. Siz de isterseniz, benim gibi gönüllü olabilir ve doğanın korunması için çaba gösterebilirsiniz. Sunumu ilgiyle dinlediğiniz ve sorularıma yanıt verdiğiniz için hepinize teşekkür ederim.
 

MUSTAFA KANDEMİR

1961 yılında Yalova’da doğdu.  Lise öğrenimini Yalova Lisesinde tamamladı. Anadolu Üniversitesi Yerel Yönetimler Bölümünden mezun oldu. 1999 yılından bu yana Süleymanbey Mahallesi Muhtarı olarak görev yapmakta olup, 12 yıldır Yalova İli Muhtarlar Derneği Başkanlığı görevini sürdürmektedir.  Marmara Muhtarlar Federasyonunda başkan yardımcılığı devam etmektedir. Türkiye Muhtarlar Konfederasyonunda Disiplin Kurulu üyesidir. 2009 yılından bu yana Yalova Kent Konseyi yürütme kurulu üyesi olarak görev yapmaktadır. 2021 Yılında yapılan 6. Dönem Genel Kurulunda Yalova Kent Konseyi Başkanı olarak seçilmiştir. Evli ve dört çocuk babasıdır.